vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdfff780020000005005000001000100T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/1775 E., 2021/2306 K. "İçtihat Metni" Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık ...'nın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 76. maddesi gereğince 3 ayı geçmemek üzere tazyik hapsi cezası ile cezalandırılmasına, yapılacak yargılama giderinin müşteki üzerinde bırakılmasına dair...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararı aleyhine ... Bakanlığı'nın 04/01/2021 gün ve 94660652-105-03-4073-2020-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/02/2021 gün ve KYB- 2021/5077 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu. Anılan ihbarnamede; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 353. maddesinde "İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, ...mahkemesine itiraz edilebilir, itiraz üzerine verilen karar kesindir." hükmünün yer aldığı, maddedeki "bu bap hükümlerine göre" ifadesinde 16. babın vurgulandığı, sanığın cezalandırılması istenen eylemin aynı Kanunun 76. maddesinin ise 4. bapta bulunduğu, bu itibarla bu bap hükümlerine göre verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması karşısında,...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararının kesin olduğu ve anılan karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii...1. İcra Ceza Mahkemesinin 03/09/2019 tarihli ve 2019/284 değişik iş sayılı kararının hukuki değerden yoksun olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede; Dosya kapsamına göre, mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan yargılama sonucunda...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli kararı ile borçlu sanığın mal beyanında bulununcaya kadar 3 ayı geçmemek üzere hapsen tazyikine ve yargılama giderlerinin müşteki üzerinde bırakılmasına karar verildiği, anılan karara karşı yapılan itirazın da mercii...1. İcra Ceza Mahkemesinin 03/09/2019 tarihli kararı ile reddedilmesini takiben, müşteki vekilinin talebi üzerine Genel Müdürlüğümüzün 22/06/2020 tarihli ve 94660652-105-03-4073-2020-Kyb sayılı yazısı ile, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir." şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderlerinin, zamanında mal beyanında bulunmaması nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet veren borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği, ayrıca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ekinde yer alan Avukatlık ikinci kısmının ikinci bölümünün beş sıra numarasında gösterilen, “İcra mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için" 825,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/09/2020 tarihli ve 2020/4653 Esas, 2020/6966 Karar karar sayılı ilamı ile, 2004 sayılı Kanununun 353. maddesi gereğince icra mahkemesinin 16. bap hükümlerine göre vermiş olduğu tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceği, sanığın cezalandırılması istenen eylemin aynı Kanunun 76. maddesinin ise 4. bapta bulunduğu, bu itibarla bu bap hükümlerine göre verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması karşısında mercii kararının yok hükmünde olduğu cihetle, anılan karara karşı olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin takdir ve ifası için tevdii kararı verildiği, Benzer nitelikteki yargılama giderlerine ilişkin olarak daha önce yapılan kanun yararına bozma talepleri üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05/05/2020 tarihli ve 2020/2269 Esas, 2020/3015 Karar; aynı tarihli ve 2020/2451 Esas, 2020/3004 Karar; aynı tarihli ve 2020/2261 Esas , 2020/2992 Karar sayılı ilamlarında, " ... 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz ... Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından ..." şeklindeki açıklamalar ile kanun yararına bozma istemlerinin reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde yer alan, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." şeklindeki, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Kanun yollarına başvurma hakkı" başlıklı 260. maddesinde yer alan, "(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." şeklindeki, 5271 sayılı Kanun'un "Kanun yararına bozma" başlıklı 309. maddesinde yer alan, "(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen ... Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir." şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, Hakim veya mahkemelerce verilen kesinleşmemiş kararlara karşı ilgili mevzuatta belirtilen kişilerce, hak arama hürriyetinin bir yansıması olarak temyiz, istinaf ve itiraz gibi olağan kanun yollarına başvurulabileceği gibi, kesinleşmiş kararlara karşı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi gibi olağanüstü kanun yollarına başvurma hakkının bulunduğu, anılan kanun yollarına başvurulması üzerine ilgili merciilerce gerçekleştirilen etkin kanun yolu denetimi sayesinde mahkemelerce verilen hatalı kararların düzeltildiği, aynı hususla ilgili mahkemelerin birbirleri ile çelişen ve bu itibarla kanun önünde eşitlik ilkesini zedeler mahiyetteki farklı kararlarına ilişkin olarak, hukuk uygulamasında içtihat birliği ve yeknesaklık sağlanarak kişilerin hukuk devleti ve adalete olan inançlarının artmasının sağlandığı, Olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozma müessesinin de istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardaki hukuka aykırılıkların düzeltilmesi ve bu sayede yukarıda izah edildiği şekilde içtihat birliği, yeknesaklık, eşitlik ve adaletin sağlanması gibi temel ilkelerin gerçekleştirilmesine yönelik önemli katkılar sunduğu nazara alındığında, Somut olayda, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin anılan ilamı incelendiğinde, mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan yargılama sonucunda verilen...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararına karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması nedeniyle anılan kararın kesin nitelikte olduğu ve bu itibarla yapılan itiraz üzerine mercii tarafından verilen kararın da yok hükmünde olduğu ve asıl karara karşı kanun yarana bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin ifasının istendiği, ancak aynı Dairenin yukarıda belirtilen emsal nitelikteki diğer ilâmları incelendiğinde ise, yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olduğundan bahisle kanun yararına bozma istemlerinin reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; 1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir." şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderlerinin, zamanında mal beyanında bulunmaması nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet veren borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde müşteki üzerinde bırakılmasına karar verilmesinin, 2- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ekinde yer alan Avukatlık ikinci kısmının ikinci bölümünün beş sıra numarasında gösterilen, “İcra mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için" 825,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin, Açıkça hukuka aykırı olduğu ve bu açık hukuka aykırılığın düzeltilebilmesi için mevzuatımızda kanun yararına bozmadan başka bir hak arama yönteminin bulunmadığı, bu itibarla Anayasamızda ifadesini bulan hak arama hürriyeti ve bununla bağlantılı olarak kanun önünde eşitlik, içtihat birliği ve yeknesaklığın sağlanabilmesi için anılan hukuka aykırılığın ancak kanun yararına bozma yoluyla giderilebileceği cihetle, yargılama giderlerinin borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesinde ve mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmuş ise de; Dosya incelendiğinde, şikayetçi vekilinin dilekçesinde; "yargılama giderlerinin şikayetçi üzerinde bırakılmasına karar verilmesi ve müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi" gerekçesine dayandığı, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin bu talebe yönelik olduğu değerlendirilerek, gereği görüşülüp düşünüldü: Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir. Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz. Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 02/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
2021/1775 E., 2021/2306 K.
"İçtihat Metni"
Mal beyanında bulunmamak suçundan sanık ...'nın, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 76. maddesi gereğince 3 ayı geçmemek üzere tazyik hapsi cezası ile cezalandırılmasına, yapılacak yargılama giderinin müşteki üzerinde bırakılmasına dair...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararı aleyhine ... Bakanlığı'nın 04/01/2021 gün ve 94660652-105-03-4073-2020-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/02/2021 gün ve KYB- 2021/5077 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 353. maddesinde "İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, ...mahkemesine itiraz edilebilir, itiraz üzerine verilen karar kesindir." hükmünün yer aldığı, maddedeki "bu bap hükümlerine göre" ifadesinde 16. babın vurgulandığı, sanığın cezalandırılması istenen eylemin aynı Kanunun 76. maddesinin ise 4. bapta bulunduğu, bu itibarla bu bap hükümlerine göre verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması karşısında,...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararının kesin olduğu ve anılan karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii...1. İcra Ceza Mahkemesinin 03/09/2019 tarihli ve 2019/284 değişik iş sayılı kararının hukuki değerden yoksun olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan yargılama sonucunda...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli kararı ile borçlu sanığın mal beyanında bulununcaya kadar 3 ayı geçmemek üzere hapsen tazyikine ve yargılama giderlerinin müşteki üzerinde bırakılmasına karar verildiği, anılan karara karşı yapılan itirazın da mercii...1. İcra Ceza Mahkemesinin 03/09/2019 tarihli kararı ile reddedilmesini takiben, müşteki vekilinin talebi üzerine Genel Müdürlüğümüzün 22/06/2020 tarihli ve 94660652-105-03-4073-2020-Kyb sayılı yazısı ile, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir." şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderlerinin, zamanında mal beyanında bulunmaması nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet veren borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği, ayrıca 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ekinde yer alan Avukatlık ikinci kısmının ikinci bölümünün beş sıra numarasında gösterilen, “İcra mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için" 825,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu
Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15/09/2020 tarihli ve 2020/4653 Esas, 2020/6966 Karar karar sayılı ilamı ile, 2004 sayılı Kanununun 353. maddesi gereğince icra mahkemesinin 16. bap hükümlerine göre vermiş olduğu tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceği, sanığın cezalandırılması istenen eylemin aynı Kanunun 76. maddesinin ise 4. bapta bulunduğu, bu itibarla bu bap hükümlerine göre verilen kararlara karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması karşısında mercii kararının yok hükmünde olduğu cihetle, anılan karara karşı olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin takdir ve ifası için tevdii kararı verildiği,
Benzer nitelikteki yargılama giderlerine ilişkin olarak daha önce yapılan kanun yararına bozma talepleri üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 05/05/2020 tarihli ve 2020/2269 Esas, 2020/3015 Karar; aynı tarihli ve 2020/2451 Esas, 2020/3004 Karar; aynı tarihli ve 2020/2261 Esas , 2020/2992 Karar sayılı ilamlarında, " ... 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz ... Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından ..." şeklindeki açıklamalar ile kanun yararına bozma istemlerinin reddine karar verildiği anlaşılmış ise de;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde yer alan, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz." şeklindeki,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Kanun yollarına başvurma hakkı" başlıklı 260. maddesinde yer alan, "(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır." şeklindeki,
5271 sayılı Kanun'un "Kanun yararına bozma" başlıklı 309. maddesinde yer alan, "(1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen ... Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir." şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde,
Hakim veya mahkemelerce verilen kesinleşmemiş kararlara karşı ilgili mevzuatta belirtilen kişilerce, hak arama hürriyetinin bir yansıması olarak temyiz, istinaf ve itiraz gibi olağan kanun yollarına başvurulabileceği gibi, kesinleşmiş kararlara karşı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi gibi olağanüstü kanun yollarına başvurma hakkının bulunduğu, anılan kanun yollarına başvurulması üzerine ilgili merciilerce gerçekleştirilen etkin kanun yolu denetimi sayesinde mahkemelerce verilen hatalı kararların düzeltildiği, aynı hususla ilgili mahkemelerin birbirleri ile çelişen ve bu itibarla kanun önünde eşitlik ilkesini zedeler mahiyetteki farklı kararlarına ilişkin olarak, hukuk uygulamasında içtihat birliği ve yeknesaklık sağlanarak kişilerin hukuk devleti ve adalete olan inançlarının artmasının sağlandığı,
Olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozma müessesinin de istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlardaki hukuka aykırılıkların düzeltilmesi ve bu sayede yukarıda izah edildiği şekilde içtihat birliği, yeknesaklık, eşitlik ve adaletin sağlanması gibi temel ilkelerin gerçekleştirilmesine yönelik önemli katkılar sunduğu nazara alındığında,
Somut olayda, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin anılan ilamı incelendiğinde, mal beyanında bulunmamak suçundan yapılan yargılama sonucunda verilen...2. İcra Ceza Mahkemesinin 26/06/2019 tarihli ve 2019/218 değişik iş sayılı kararına karşı herhangi bir kanun yolunun öngörülmemiş olması nedeniyle anılan kararın kesin nitelikte olduğu ve bu itibarla yapılan itiraz üzerine mercii tarafından verilen kararın da yok hükmünde olduğu ve asıl karara karşı kanun yarana bozma yoluna gidilip gidilmeyeceği hususunda gereğinin ifasının istendiği, ancak aynı Dairenin yukarıda belirtilen emsal nitelikteki diğer ilâmları incelendiğinde ise, yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olduğundan bahisle kanun yararına bozma istemlerinin reddine karar verildiği anlaşılmış ise de;
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir." şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderlerinin, zamanında mal beyanında bulunmaması nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet veren borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde müşteki üzerinde bırakılmasına karar verilmesinin,
2- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ekinde yer alan Avukatlık ikinci kısmının ikinci bölümünün beş sıra numarasında gösterilen, “İcra mahkemelerinde takip edilen ceza işleri için" 825,00 Türk lirası maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği şeklindeki düzenleme nazara alındığında, mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin,
Açıkça hukuka aykırı olduğu ve bu açık hukuka aykırılığın düzeltilebilmesi için mevzuatımızda kanun yararına bozmadan başka bir hak arama yönteminin bulunmadığı, bu itibarla Anayasamızda ifadesini bulan hak arama hürriyeti ve bununla bağlantılı olarak kanun önünde eşitlik, içtihat birliği ve yeknesaklığın sağlanabilmesi için anılan hukuka aykırılığın ancak kanun yararına bozma yoluyla giderilebileceği cihetle, yargılama giderlerinin borçlu sanık üzerinde bırakılmasına karar verilmesinde ve mal beyanında bulunmamak suçundan tazyik hapsine mahkum edilen sanık aleyhine, kendisini vekille temsil ettiren müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmuş ise de;
Dosya incelendiğinde, şikayetçi vekilinin dilekçesinde; "yargılama giderlerinin şikayetçi üzerinde bırakılmasına karar verilmesi ve müşteki lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi" gerekçesine dayandığı, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin bu talebe yönelik olduğu değerlendirilerek, gereği görüşülüp düşünüldü:
Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.
Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.
Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) yargılama giderlerinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 02/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.